19 Ocak 2014 Pazar

diyorlar varoluşçuluk "bulantı"



genel kanı bu adam ve kadınların bir çeşit umutsuzluk felsefesini ortaya koyduklarıdır.
intiharla, vazgeçmekle, sonsuz, dipsiz, anlamsız ruh haliyle yan yana anılır "varoluşçuluk"

fakat daha dikkatli okunduğunda belki (acaba, ya da) kendi hayatın hakkında karar verme özgürlüğünün güzelliğinden ve gücünden bahsediyor olabilirler mi?

yani kendi anlamını kendin bulmalı ve onu beslemeli ve onu geliştirmeli ve ona iyi bakmalısın. 
kendini inşa etme yolculuğu coşkun bir duruma da işaret etmez mi?

bize önerdikleri ve tüm bileşenlerini, unsurlarını, rengini, şeklini seçmekte sonsuz özgür olduğumuz yolculuğa dair neden acaba karamsar bir genel kanıya ısrarla saplanıyoruz?

misal, her tiyatro oyunumuzu inşa ederken yeniden bir varoluş mücadelesi veririz. 

zordur oyunun manasını inşa etmek. ve her oyun yeniden kendini insan olarak, oyuncu olarak, yazar olarak, yönetmen olarak, oynayacağın karakter olarak, oyunun hikayesinin katılımcısı, gözlemcisi, etkeni, edilgeni olarak tekrar baştan bir kere daha sorgulayıp, yapılandırmak.

varoluşçuluğun genel yorumu çerçevesinden baktığımızda bu çabaya değmez zira varoluş sebebi belli değildir.

fakat farklı bir önermeyle tekrar bakarsak yani sebebi inşa etme özgürlüğünün gücü ve sınırsızlığına kendimizi bırakırsak, yani kendimizi inşa etme isteğinin aslında sonsuz uçsuz bucaksız seçenekler arasından kendimize yakışanı giymemiz olduğunu düşürsek o zaman çok iyi oyunlar yapabiliriz. 

ve insan olma amacımızı Alice gibi keyifle tekrar keşfedebiliriz... 

yani belki? 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder